CİNNETTİN TADI: DELİ KADIN HİKÂYELERİ





Kadın olmak, üremek, sorumluluklar… Anne olmak.
Ve her hikayenin sonunda cinnetle, ölümle ve sessizce biten kadınlar…
Kadınlığını sırtına yükleyen, çocuk doğurmak zorunda olan ya da deli annelerin gazabından kurtulamayan kızlar.
Mine Söğüt’ü ilk olarak; Kürt Kediler Çingene Kelebekler isimli inceleme kitabıyla tanıdım.
Dolapdere’nin sessiz hazin ve yıkık dökük haline misafirlik etmiş, bu misafirliğine de bizleri tanık etmişti.
Ama hiç beklenmeyen bir hareketle bu yıl yaptığı çıkış, beni can evimden vurdu diyebilirim.
“Deli Kadın Hikayeleri” tam 21 öyküden oluşuyor. Ve her öykünün başında da birer Bahadır Baruter çizimi var, en mutsuz en hasta halleriyle…
Hikayeler eğer kadın olmasanız bile, içinize bir ürküntü bırakıp geri çekiyor sizi.
Kitapta beni hem sürükleyen hem ürküten birkaç hikaye var. Bunlar; Vakvak Ağacı, Naz Neden derine gömmemiş kediyi?  Beni Öldürmek İsteyen Muhteşem Hayat ve İyi Geceler Ölü Kediler.
Kitabın hiç bitmemesini dilemek gibi bir şansınız yok. Çünkü hikayelerin kısa olması damakta ayrı bir tat bırakıyor.
Bazı yerlerde gördüğüm eleştirilere göz attığımda, kötü bir kitap olduğunu, okunmaya değer olmadığını yazmışlar…
Ben de gidip bir koşuda aldım kitabı ve evet onların dediği gibi değildi.
Mine Söğüt sizi karanlığa, cinnet’e ölüme davet ediyor.
İster o sofraya oturun bir parça alın ve zehirlenin, isterseniz arkanıza bakmadan terk edin orayı.
Çünkü her iki ihtimalde de öleceksiniz.
Benlikleri kaybedişin 21 Hikayesi.

0 yorum:

Yorum Gönder

Copyright © 2012 Ümit Manay | buradan yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır. ツ | Tasarım: Urangkurai