HESAPLAŞMA

Alkol ve mariuhana, bunlar Şeyda nın yaşam stiliydi. sürekli bunları içer ve kendinden geçerdi. anne ve babasınıdan nefret ettiği için onları geçen yıl zehirleyerek öldürmüştü. hem de öyle bir ustalıkla yapmıştı ki bunu, otopsi de cinayet olduğu anlaşılmamıştı bile.
bir dönem bundan büyük vicdan azabı duydu. ama nasırlaşmış kalbi bunu da atlatmayı başarmıştı.
otu sarıp yaktığında derin bir nefes çekti ondan. kesik bir gülüş yapıştı dudağının kenarına ardından bir bira açtı dikti kafasına.
erkek arkadaşı geldi aklına. onu da öldürsem mi diye geçirdi içinden. ama bunu neden yapacaktı ki!
bir sebep olmalıydı, bir amaç. aslında bir amacı vardı. erkeklerden nefret ediyordu şeyda, onlarla yatmasını da cinsel dürtülerine bağlıyor, iş bittikten sonra da hakaretler yağdırıyordu suratlarına.
ilk erkek arkadaşını ona tokat attığı için kesmiş ve kedilerine mama yapmıştı.
gülüyordu bütün bunlara. bazen aklı yerine gelince neden bunları yaptığına dair sorgulardı içindeki üç kuruşluk merhametini.
birden dev bir flaş patladı suratında. gözlerini açtı büyük eski bir hotel in önündeydi.kapıyı zorladı, kapı ağır bir şekilde küfleri yere dökülerek açıldı.
danışmaya koştu. burası neresi diye soruyordu. adamın arkası dönük sigara içer gibi bir hali vardı.
şeyda danışma kısmına geçti, adamı kendine çevirdiğinde gözlerine inanamadı. adamın ağzı yoktu. ve gözlerinin yuvalarında göz yerine iki küçük misket vardı.
eski erkek arkadaşına yaptığının aynısıydı bu. o mu diye inceledi bir süre ama o değildi. o kadar katı olmasına rağmen kendi yaptığından o an ürkmüştü.
merdivenlere doğru yöneldi, yukarıyı merak etmişti, basamaklarda fare ölüleri, gezinen hamam böcekleri vardı.
ilk katın odalarına bakmak istedi. ilk odaya girdiğinde iki çocuk evcilik oynuyordu. onlara biraz daha yaklaştığında yine afallamıştı. iki küçük kız battaniyenin içinde birşeyler sallıyor, ve battaniyenin kenarından kan damlıyordu.
battaniyeye bakmak istedi, kızlardan biri masum fakat tehlikeli bir sesle "Bak burda sen varsın, bu senin bebekliğin" gerçekten de oydu. boğazı kesilmişti ve kan hala çok tazeydi. sanki yeni işlenmişti bu cinayet. ona dokunuyor fakat ellerine kan bulaşmıyordu.
diğer kız, sen öldün şeyda artık bunu kabullen yoksa seni crimo yer" diye yanıtladı.
crimoda kimdi?
şeyda rüyadayım sanırım diyerek kendine çimdiği bastı, ama rüya değil gerçekti. ve bir o kadarda canlıydı yaşadıkları. çıkışa yönelmişti ki. kara bir kedi onu çıkışta bekliyor. garip sesler çıkartıp ona tıslıyordu.
korkuyla ikinci katın merdivenlerini çıkmaya başladı, artık düşüncesi odalar değil, çıkıştı...
ikinci katın herhangi bir odasına dalıverdi. "Hoşgeldin" sesiyle sıçradı.
bu kestiği erkek arkadaşıydı, yatakta yatıyor ve şeyda nın jilet attığı bölgeler hala kanıyordu.
şeyda. "delirmiş bir halde üstüne saldırdı arkadaşının ama çocuk hep kayboluyordu, şeyda ise sürekli duvara çarpıyordu.artık sinirden ağlamaya başlamıştı. koridora çıktı yaşlı gözlerle. sakat bir kız çocuğu gördü koridorun sonunda onu çağırıyordu.orda bulduğu demir sopayı yanına alarak kıza doğru ilerledi. bir kapının önünde durdu.
içerden gelen sesleri dinledi. ve kapıyı açıp içeri girdi.
içeride şarkı söyleyen siyah saçlı bir kız vardı kestiği saçlarını yiyordu. şeyda ya döndü ve bir süre baktı sonra şarkısına devam etti. bu şeydanın ergenlik dönemindeki haliydi.
artık dev bir bulmacanın içinde düşmüştü ve kendini arındamıyordu. kız şarkısına devam ediyor bir yandan da saçını kesip ağzına atıyordu.
sonra birden durdu aynada baktı kendi yansımasına, makası alıp hiddetle sapladı aynaya.
kırılan parçaları şeydaya atıyordu. "Orospu git burdan, cehennemlik sürtük" diye inliyordui pürüzlü bir sesle...
şeyda artık kontrolden çıkmıştı. herşeye çığlık atıp tepki veriyordu.  emekliyerek merdivenlere yöneldi. son katta çıkışı bulabileceğine inanmıştı. ama asıl sürpriz onu son katta bekliyordu.
Crimo ordaydı ve uzun zamandır açtı, kana susamıştı.
son kata çıktığında artık ne çıkarsa çıksın onu aşıp çıkışa ulaşacağına ant içmişti.
crimo "hoşgeldin" dedi. soğuk bir sesle. şeyda doğruldu ve ona baktı. ama ama sen bensin dedi.
"ne sandın" dedi crimo "senin gibi bir caniyi ancak kendisi katledebilir." ilk defa ağlamıştı, burası neresi neden burdayım gibi sorular sormaya başladı.
crimo susuyor ve doğru zamanı bekliyordu.
seni uzun zamandır takip ediyordum şeyda. inan ki beni bile ürkütmeyi başardın.şimdi hazır ol.
bedel ödeyeceksin.
daha ne bedeli bunlar yetmedi mi? herşeyimi elimden aldın.
kapa çeneni ve şu tezgaha yat dedi. crimo. ilk önce kollarından bağladı şeydayı sonra da ağzını bantladı.
aldığı neşterle bileğine bir çizik attı. o an crimo eski erkek arkadaşı oldu. şeyda korkmuştu..
ilk defa bir kurbanın psikolojisine girmişti. crimo insan değildi... merhamet ve vicdan kavramları yoktu.
şeydayı kendi silahıyla vurmaya hazırlanıyordu.
şeyda kan kaybediyor ve inliyordu. acısının dineceğini ummuştu ama yanılıyordu. çünkü crimo ağzındaki sigarayı şeydanın bileğindeki yaraya bastı. gözyaşları istemsiz akıyordu.
şimdi sıra ailesindeydi. aynı zehiri şeydanın gözlerine sürmüştü.
zevkten yüzü dört köşe olmuştu crimonun.
şeyda ağzındaki bezden kurtularak çığlık atmaya başladı. crimo onu söktü ve ayaklarıyla bir kaç kez tekmeledikten sonra bıraktı. şeyda kusmuyordu olduğu yere oluk oluk kan kusuyordu.
"bir dahakine daha acımasız ol şeyda" dedi. "ne kadar acımasız olursan o kadar acı çekeceksin".
sarsılmayla uykusundan kalktı şeyda.öksürdü vücuduna baktı. ve hiçbirşeyin rüya olmadığını anladı. izler kurumuş kan lekeleri bedenindeydi. gözleri yanıyordu. ve etrafına baktığında iyi göremediğinin farkında vardı. elinde esrar parkeyi yakmış ve sönmüştü onu körükledi ve hasta beyniyle düşünmeye koyuldu. acı çekmek artık onda fayda etmiyordu. işkencelerin bütün rahatsızlığını üstünden atmıştı. artık ne kadar acı çekerse o kadar acımasız olacaktı.

Ümit MANAY


0 yorum:

Yorum Gönder

Copyright © 2012 Ümit Manay | buradan yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır. ツ | Tasarım: Urangkurai